Astropsikolog Hülyanida Şahin’le astroloji, yıldız haritaları, psikoloji ve astropsikoloji üzerine çok ilginç bir sohbet gerçekleştirdik. İlgisiz gibi görünen astroloji ve psikoloji alanlarını aynı potada eriten bir isim olması açıkçası benim çok ilgimi çekti. Bu arada evet, kendisi hem bir psikolog hem de bir astrolog. Eğer siz de yıldız haritalarınızın size neler anlattığını öğrenmek, ay düğümleri ile ilgili bilgi almak ve onun bizzat yazdığı kitabın isminin neden “Ah Zavallı Erkekler” olduğunu öğrenmek isterseniz sizi böyle alalım…
ASTROLOJİ + PSİKOLOJİ = ASTROPSİKOLOJİ
Hülyanida Şahin, astrolojik haritaların insanın kendini tanımasında önemli bir rehber olduğunu düşünüyor. Ona göre insan kendini ne kadar iyi tanırsa o kadar kolay şifa bulur. İşte bu düşünceden yola çıkarak, ülkemizde astropsikoloji yöntemini kullanan tek isim. Bu ekolün dünyadaki tek temsilcisi olan Glenn Perry ise onun eğitmeni.
Astrologların yıldız haritasını genellikle kehanete dönüştürmelerinin yanlış olduğunu düşünen Hülyanida, astrolojinin kehanet kısmıyla ilgilenmiyor. Çünkü ona göre astrologlar size sadece olasılıkları söylüyorlar. Astroloji size o hafta başınıza gelebilecek olayları anlatıyor fakat sizin bundan nasıl etkileneceğiniz tamamen sizinle ilgili. Dolayısıyla yıldız haritalarını insanın kendi doğasını anlaması için bir aracı olarak kullanıyor. Tabii ki önümüzdeki günlerde nelere dikkat etmemiz gerektiğini de söylüyor.
DOĞRU NOKTA TERAPİSİ
Sizce bir astropsikolog neler yapar? Uzmanımız, kendisinin bulduğu “Doğru Nokta Terapisi” isminde bir yöntem kullanıyor. Yani önce kişinin yıldız haritasını çıkarıyor. Bu haritayı baz alarak kişinin ruhsal blokajlarını tespit ediyor. Sorunlarının ne olduğunu öğrendikten sonra da kişiye yanlışlarını doğrulara dönüştürmesine yardımcı olacak bir terapi uyguluyor. Evet, tüm bu paketin içinde hem astroloji hem de psikoloji var.
AY DÜĞÜMLERİ NELER ANLATIYOR?
Bu konu astrolojide oldukça kapsamlı bir konu ama Hülyanida’nın anlattığı kadarıyla Güney Ay Düğüm’leri geçmiş yaşamlarımızı, Kuzey Ay Düğümü ise bu yaşamda tecrübe etmemiz gereken yolu anlatıyor.
Güney Ay Düğümü’nde doğuyoruz ve haritamızın bize gösterdiği yolda Kuzey Ay Düğümü’ne ulaşmaya çalışıyoruz. Ama öyle hemen, “Ben bu yaşamımda Kuzey Ay Düğümü’ne gidiyorum,” demek imkânsız. Güney Ay düğümünden Kuzey Ay Düğümü’ne geçebilmek için yüzlerce yaşam gerekiyor. Kısacası Ay Düğümleri reenkarnasyon ile ilgili bir durum. Eğer siz yıldız haritanızın size gösterdiği yolu doğru yorumlayıp bu hayatınızdaki misyonunuzu yerine getirirseniz Kuzey Ay Düğümü’ne daha kolay ulaşıyorsunuz.
GANDİ’NİN YILDIZ HARİTASI
Hülyanida, “Yıldız Haritası” kavramını daha iyi anlatabilmek için dünyaca ünlü isimlerle ilgili örnekler verdi. Bunları sizinle de paylaşmak istiyorum çünkü oldukça enteresan:
“Yıldız haritası eğitimi aldığım süreçte, eğitmenlerimiz bize isimsiz bir yıldız haritası verirlerdi ve bizden bu haritayı yorumlamamızı isterlerdi. ‘Bu kişi toplumda nasıl bir kişiliktir? Karakter özellikleri nelerdir?’ gibi soruları o kişiyi tanımadan haritasına bakarak cevaplardık. Bize bir gün bir harita verildi. Sınıfça o haritaya bakıp onun, ‘Hain, tecavüze yatkın, çarpık ilişkileri olan, egoist ve sapık bir kişilik’ olduğunu söyledik. Ama sonuçta harita Gandi’ye ait çıktı. Hepimiz şok olduk tabii ki. Fakat sonra eğitmenimiz bize Gandi’nin şu sözlerini hatırlattı: ‘Ben ruhumun dünyaya savaşçı olarak geldiğini biliyorum. Fakat hayattaki görevim bu savaşı, sevgiye ve barışa çevirmek. O yüzden ben savaşımı kendimle yapıyorum.’ Kısacası yıldız haritalarımız bize ne anlatıyorsa anlatsın bunu değiştirme gücüne sahibiz. Bunu yapmak için de kendimizi tanımalı ve fark etmeliyiz.”
ELVIS PRESLEY’NİN YILDIZ HARİTASI
İşler “Kral”da daha da ilginç bir hal alıyor:
“Elviz Presley önceki yaşamlarında krallıktan gelen bir isim. Birlik bilincini denemek için haritasında bir Ay Düğümü var. Fakat krallıktan gelip bir sonraki yaşamında da yine kral oluyor. Kendini dönüştüremiyor. Sonunda da oldukça mutsuz oluyor.”
“AH ZAVALLI ERKEKLER”
Kitabının isminden yola çıkarak Hülyanida Şahin’e erkeklerin neden zavallı olduklarını sordum. Bakın neler anlattı?
Kitabımın bir mottosu var: “Kadınlığın kurtuluşu erkekliğin kurtuluşunda saklı.” Çünkü günümüzde kurulamayan iletişimin, kadınlaşmış erkeklerin, erkekleşmiş kadınların, biten evliliklerin, yanlış giden aile ilişkilerinin kaynağı ne yazık ki yine anne babalar. Kötü temelli bir bina gibi, temel problemler diğer problemleri doğurarak çoğalıyor.
“Erkekler” ilk başta çok şanslı ve evrenin tüm nimetlerinden yararlanıyor gibi görünseler de detaylara indikçe geri dönüşü olmayan yollara hapsolup hiç fark etmeden “zavallı” oluyorlar.
Kitapta dokuz karakter var ve her birinin kadınlarla olan ilişkisi ve dinamiği problemli. Evlilik süreçlerinde ve ilişkilerinde çıkmazlar yaşıyorlar. Hikâyeler gerçekten ilham alınarak yazıldı. Siz de okuduğunuzda bu karakterlerden biriyle mutlaka karşılaşmış olduğunuzu göreceksiniz.
Tüm bu problemlerin sebebi erkeklerin yetiştirilme tarzı mı?
Ülkemizde ebeveynler çocuklarını yetiştirirken pek çok hata yapıyorlar. Özellikle anneler, erkek çocuklarını yetiştirirken onlara farkına varmadan zarar veriyorlar. Annelik, analık, dişilik ve kadınlıktan bahsediyorum kitapta.
Her kadın anne olamıyor. Ana olamıyor. Bir anne de ana olamayabiliyor. Bu kavramları birbirinden ayırdım. Çok “ana” olduğunuz zaman özellikle erkek çocuklarını büyümeyen bir insan konumuna çeviriyorsunuz. Erkekler kadınlardan çok daha geç olgunlaşıyorlar. Evlilikler ve ilişkiler çoğu zaman işte bu sebeple yürümüyor. Bir erkek neden çok daha fazla şiddete eğilim gösteriyor? Ya da neden aldatmalar bu kadar yoğun? Çünkü erkekler kendi eril enerjilerini annelerine kaptırıyorlar.
Anneler bunu nasıl yapıyor?
Anneler oğullarının eşini, ilişkilerini ve hatta işini, gizli görünmeyen bir enerji ile kendilerine rakip görüyorlar. Bu yüzden çocuklarını paylaşmamak adına kendi alanlarına almaya çalışıyorlar. Dolayısıyla oğullar da bireyleşme yolunda tamamen kayboluyorlar. Bağımlılıklar, hatalar ve başarısızlıklar yaşamaya başlıyorlar. Bu davranışları da doğal olarak hayatlarındaki kadınları etkiliyor.
Oysa “Sevgi bilgidir!” Annelerimizin çocuklarına duyduğu sevgi onları her şekle sokabilir. Onların ufkunu da açabilir onlara ağır zararlar da verebilir. İşte o sevginin çok bilgi dâhilinde kullanılması gerekiyor.
Modern annelerde de aynı durumu görüyor musunuz?
Modern annelerde daha kötüsü var. Çünkü modern ailelerde artık evlilik kurumunda sağlıklı iletişim yok. Maddi sorumluluklar devreye girince, çoğunluğu da çalışan anneler oldukları için, çocuklarına zaman ayıramıyorlar. Sonuçta çocuklar televizyon, telefon, bilgisayar gibi yeni bağımlılıklar geliştiriyorlar. Bunlar da onları ilerleyen süreçte asosyal insanlara çeviriyor.
Anne babanın kendilerine zaman yaratabilme ihtiyaçları yüzünden göz ardı ediliyorlar. 15-20 yaşlarından sonra da doyumsuz bir gençlik modeli olarak farklı arayışlara yöneliyorlar. Modern ebeveynler özellikle “ödül ve ceza sistemi” konusunda bilinçlenmeliler. Örneğin, “Yemeğini yersen, televizyon izleyebilirsin,” gibi bir yaklaşım aileyle çocuğun arasına mesafe girmesine sebep oluyor. Çünkü çocuğun talepleri gittikçe artacak. “Bunu yapmamı istiyorsanız, bana bunu verin,” gibi söylemlere dönüşecek.
BÜYÜMENİN MUTFAĞI AKADEMİSİ
Eğer siz de çevrenizde bu tarz problemlerle boğuşan erkekler görüyorsanız onlara Hülyanida Şahin’in başlattığı “Büyümenin Mutfağı Akademisi”ni tavsiye edebilirsiniz.
Burada bir doktor, bir iletişim uzmanı, bir inovasyon uzmanı ve Hülyanida Şahin, danışanlara iki aylık bir akademi sunuyorlar. “Yok canım erkekler gider mi?” demeyin. İlişkilerinde ciddi sorunlar yaşayanlar gidiyorlar ve sayılarının ne kadar çok olduğunu bilseniz şaşarsınız.
Akademide süreç şöyle ilerliyor: Önce bireysel yıldız haritaları çıkarılıyor. Durumlarıyla ilgili analizler yapılıyor. Sonra diğer eğitmenlerle bunun fizibilitesi gerçekleştiriliyor. Her bir modül birbirini tamamlıyor. Sorunlarına çözüm arayan erkeklerin çoğu da çözüme ulaşmayı başarıyorlar. Sonuçta önemli olan değişimi istemek, sizce de öyle değil mi?
OTUZUMUZDAN SONRA YÜKSELEN BURCA GEÇER MİYİZ?
Hazır iyi bir astrologla görüşmüşken aklımıza en çok takılan bu sorunun cevabını da sormadan geçemezdim. Çevremizdeki pek çok kişi, otuzlu yaşlardan sonra yükselen burcumuzun etkisine geçtiğimizi düşünüyor. Oysa Hülyanida’ya göre durum hiç de öyle değil…
“Otuzdan sonra yükselen burca geçmek diye bir durum yoktur. O tamamıyla toplumsal bir algıdır. Sekiz yılda bir Satürn döngüsü yaşarız. Satürn, haritalarımızdaki öğretici ve eğitici gezegendir. Ve sekiz yılda bir bize bir tokat atar. Bu süreçlerde ne kadar olgunlaşırsak o kadar gelişiriz. Ay Düğümleri ile getirilen tecrübe ile eğer ruh olgunsa hemen Kuzey Ay Düğümü’ne gitmeye ve haritasını dönüştürmeye çalışıyor. Olgun değilse otuzlu yaşlarda olgunlaşmaya ve hedefine gitmeye başlıyor. O yüzden böyle bir algı oluşuyor.”
*** Kendisine bu keyifli röportaj için çok teşekkür ediyorum. 🙂
