Öyle acayip batıl inançlar var ki! “Aman merdivenin altından geçme, uğursuzluk getirir!”, “Kara kedi önünden geçti, çabuk saçını çek!”, “Evden çıkarken ilk adımını sağ ayağınla at, uğur getirir.”, “Kazağını ters giyme, işlerin ters gider”, gibi batıl inançların nereden geldiğini ve neden pek çok insanın bunları takıntı haline getirdiğini biliyor musunuz? İsviçreli bilim adamları, keşke beynimizde özellikle buna sebep olan bir hormonun olup olmadığını araştırsalar. Çünkü hepimizin saçma olduğunu bile bile vazgeçemediği batıl inançları var. Gelin bu inanışların aslında neden ortaya çıktıklarını keşfedelim ve ne kadar tuhaf canlılar olduğumuzun farkına varalım!
İçeriklere buradan hızlıca ulaşabilirsiniz >>>
SİZİN HİÇ BATIL İNANCINIZ YOK MU?
Her çağda ve her toplumda varlığını sürdüren batıl inançların kökleri ulusların çok uzak tarihlerine kadar dayanıyor. Asırlar önce İslamiyet’i seçen Türklerde de eski dinleri Şamanizm’in etkilerinin kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze kadar geldiği ve büyük şehirlerde bile etkisini hala gösterdiği görülüyor.
“Benim hiç batıl inancım yoktur!” diyenlerin bile günlük hayatının bir parçası haline gelen hurafeler, insanların kaygılarını gidermelerine, korkularını ve endişelerini yenmelerine hatta dilek ve beklentilerine ulaşmalarına aracı oluyor. İstatistiklere göre tüm dünyada yaklaşık 500 bin tane batıl inanç var. Tabii bunların yanında bir de insanların kişisel olarak oluşturdukları inançlar bulunuyor. Mesela aktör Paul Newman yeni bir filme başlamadan önce keçi sütü içmenin ona uğur getirdiğine inanıyordu veya Luciano Pavarotti sahneye cebinde çivi ile çıkıyordu. Pek çok batıl inanç, ilginç, komik ve anlamsız olsa bile bizleri etkisi altına almaya devam ediyor.
EN YAYGIN BATIL İNANÇLARIN GEÇMİŞE DAYANAN ÖYKÜLERİ
Kara Kedi
Batıl inançların en saçması olduğunu düşünüyorum. “Önünüzden kara kedi geçerse yedi yıl boyunca mutsuzluk ve ölüm tehlikesi yaşarsınız,” fikrinin temeli tahmin edersiniz ki Ortaçağ’a dayanıyor. Sebebi ise kara kedinin o dönemde cadı ve şeytani simge olarak algılanması. Geceleri şeytanın veya cinlerin kara kedinin kılığına girdiği düşünülüyordu.
Japonya, İngiltere ve İrlanda gibi ülkelerde ise tam tersi bir inanç var. Buralarda kara kedinin sahibini ruhani kötü güçlere karşı koruduğu ve şans getirdiği düşünülüyor. Siz de artık sokakta kara kedi gördüğünüzde saçınızı çekmekten vazgeçin. Gidin bu tatlı hayvana bir tas mama koyun ve onu sevin. O zaman emin olun kendinizi daha şanslı hissedeceksiniz.
Çok Yaşa!
Dünyanın neredeyse her yerinde hapşıran birine “çok yaşa”, “iyi yaşa” ya da “sağlıklı yaşa” denir. Eski Roma’ya kadar uzanan bu batıl inancın çıkış noktası ise ölüm korkusu. Hem doğu hem de batı inanışına göre nefes ile ruh her zaman özdeş tutuldu. İşte bu yüzden Eski Roma’da bir insan hapşırdığında soluğun durduğuna ve ruhun bedenden kaçıp gittiğine inanılıyordu.
Gece yarısından öğlene kadar süren zaman zarfında da hapşırmak yine uğursuzluk belirtisi olarak görülüyordu. Yedinci yüzyıla doğru ise, Avrupa’da baş gösteren salgın hastalıkların tükürük yani hapşırma yoluyla diğerlerine bulaştığı görülünce yüzyıllar boyunca hapşıran insanlara, uzun yaşamaya dair sözler söyleme gereği duyuldu. İyi niyet içerdiği için en masum batıl inançlardan biri olduğunu düşünüyorum.
Tahtaya vur
Tahta yani kökleri olan ağaç, insanlığın en eski dönemlerinden bu yana kutsal olarak kabul edilir. Çünkü kökleri toprağın derinliklerinde olan, dalları ve yaprakları ise göğe doğru uzanan ağaç, hem yukarıdan güç alır aşağıya verir hem de aşağıdan güç alır yeryüzüne yani insanlara yaşam verir. Bu nedenle insanlar, duydukları her olumsuz olayda, bu olayın kendi başlarına gelmemesi için tahtaya vurarak ondan güç almaya gerek duyarlar.
Merdiven Altı
“Bir merdiven, ister iki ayaklı biçimde açılmış olsun, ister duvara dayalı olsun asla altından geçilmemelidir, uğursuzluk getirir!” inancının geçmişi iki nedene dayanıyor. Açık ya da kapalı bir merdiven üçgen biçimini oluşturur. Üçgen ise doğu ve batı inançlarında kutsallığı simgeler. Bu üçgenin içinden geçen kişinin bu kutsallığı bozduğuna inanılır. İkinci nedeni ise insanların alanlarda idam edildikleri döneme uzanır. Açık merdiven idam sehpasını çağrıştırır.
Kırık Ayna
Çoğu kültürde kırılan aynanın uğursuzluk getirdiğine inanılır bu nedenle kırık aynanın parçaları en kısa zamanda evden çıkarılıp toprağa gömülür. Bu inancın temeli Mısır ve Yunan tarihine dayanıyor.
Kendini ilk kez parlak su yüzeylerinde gören insanlar, su yüzeyindeki dalgalanmalar görüntüyü bozup değiştirince bunun kötülük getireceğine inandılar. Bu yüzden görüntünün bozulmaması için pirinç, bronz, altın ve gümüş gibi parlatılabilen metallerden hiç kırılmayan aynalar yaptılar. Çünkü aynaların kırılmasıyla tanrıların ona sahip olan kişilerin görüntüsünü yok ettiğine yani ölümüne işaret olduğuna inanıyorlardı.
Birinci yüzyılda ise Eski Romalılar, yaşamın yedi yıllık dönemlere ayrıldığına eğer bir ayna kırılırsa yedi yıl boyunca kıtlık yaşanacağına inandılar. 15. yüzyılda ise Venedik’te bugün bildiğimiz aynalar üretilmeye başlandı. Fakat oldukça pahalı olan bu aynaların hizmetçiler tarafından kırılmaması için ayna kırmanın uğursuzluk getirdiği söylentisi yayıldı. Ah şu zenginler, fakirlerle baya dalga geçmişler.
13 Sayısı
Günümüzde dünyanın pek çok ülkesinde bulunan otellerde 13. kat, 13 numaralı oda ve 13 numaralı masa bulunmaz. Bazı uçak ve trenlerde 13 numaralı koltuk bile olmaz. Dünyanın gelmiş geçmiş uygarlıklarının neredeyse tümünde 12 sayısına çok büyük önem verilir. İşte bu yüzden ondan sonra gelen “13” sayısı her zaman uğursuz sayılır ve ölümle özdeşleştirilir.
Bu inancın temeline inersek; Hz. İsa’nın son yemeğinde 12 havarisinin dışında yemeğe davetsiz gelen 13. kişi tarafından öldürdüğü inancını görürüz. Yine Hz İsa’nın ayın 13. gününe denk gelen cuma günü ölmesinden de bahsedebiliriz. Bu yüzden 13. Cuma her zaman şeytani ruhların ortaya çıktığı uğursuz bir gün olarak görülür. Bizde ise mübarek gün, anlayabilene aşk olsun!
Parmakları çapraz yapma
İtiraf edeyim iyi bir olayın gerçekleşmesini istediğimde ben bile bu hareketi yapıyorum. Tamam, çok saçma biliyorum ama en azından iyi niyetle yapılan bir hareket ne dersiniz? Anlamı ise kültürden kültüre değişiyor.
Bazılarına göre bir söz verirken masanın altından bu işareti yapmak verdiğiniz sözü geçersiz kılıyor ki bunun çok riyakâr bir hareket olduğunu düşünüyorum. Diğerlerine göre ise benim kullandığım gibi, iyi bir dileğinizin gerçekleşmesini istediğinizde bunu yapıyorsunuz. Örneğin tuttuğunuz takımın maçı kazanmasını istiyorsunuz ya da bir yerden işle ilgili güzel bir haberin gelmesini diliyorsunuz işte o zaman bu hareketi yapıyorsunuz.
Pokerde iki As iki Sekiz
Kumarbazlar bu batıl inancı eminim ki çok iyi biliyorlardır. Poker oyuncuları ellerinde, iki adet As, iki adet Sekiz ve bunun yanında herhangi bir kart olduğunda bunun uğursuzluk getirdiğine inanıyorlar. Aslında poker için iyi bir el olan bu dizilim sizce neden uğursuz olarak algılanıyor?
Sebebi oldukça saçma. Ünlü silah soyguncusu Bill Hickok, 1876 yılında poker oynarken öldürülüyor. Bilin bakalım elinde hangi kartlar var? İki As ve iki Sekiz tabii ki! İnanmayın bunlara ve kumar da oynamayın zaten.
At nalı uğur getirir
Ortaçağ’da yaşayan insanların kesin kafası güzelmiş, bunu çok iyi anladık. At nalının uğur getirdiği inancı da tabii ki yine bu döneme dayanıyor. Bu garip insanlar, cadıların atlardan korktuklarını düşünüyorlarmış ve bu yüzden evlerinin kapılarına açık ucu yukarı bakacak şekilde at nalı asıyorlarmış. Böylece cadıların evlerine giremeyeceğini düşünüyorlarmış. İşe yaradı mı acaba?
Yıldız kaydı, dilek tut!
Bu geleneğin kaynağı 1. yüzyıla dayanıyor. İskenderiyeli matematikçi, coğrafyacı ve bir astronom olan Batlamyus’a göre yıldız kayması, bir tanrının dünyaya o an baktığı anlamına geliyordu. Bu yüzden insanlar, tanrının gördüğü bir anda dilek tuttuklarına ve dileklerinin gerçek olma ihtimalinin daha fazla olduğuna inanıyorlardı. Sen bir bilim adamısın Batlamyus, ne yapıyorsun? 🙂 Neyse nihayetinde güzel bir sebebe bağlamış.
Havuza bozuk para atmak
Romalılar da batıl inanç üretmek konusunda boş durmamışlar. 🙂 Bir su birikintisine para atmanın su tanrılarını yatıştırdığına inanıyorlardı. Bu inançlarını Keltler’e aktardılar ve günümüze kadar da geldi. Fakat biraz değişti tabii ki! Artık insanlar havuza bozuk para atarak dilek tutuyorlar ve bu dileklerinin gerçekleşmesini bekliyorlar. Sonra o paraları toplayan kişiler de muhtemelen bayram ediyor.
Doğum günü pastasına mum dikmek
Doğum günü pastası geleneği Antik Yunanlılardan geliyor dolayısıyla üzerine mum dikmek de onların icadı. Sebebi ise pastanın ışık saçmasını sağlayarak Ay’a benzetmeye çalışmaları. Bu şekilde Ay tanrıçası olan Artemis’i onurlandırdıklarını düşünüyorlardı. Günümüzde ise mumların iyi şans getirdiğine inanılıyor.
Yılbaşında ağaç süslemek
Her yılbaşında olduğu gibi yine önümüzdeki yeni yıl kutlamalarında da yılbaşı ağacı süslemenin bir Müslüman geleneği olmadığı tartışmaları yaşanacaktır. Evet, doğru bu bir Müslüman geleneği değil ama düşünüldüğü gibi bu inanç Hristiyanlık’tan da gelmiyor. Yılbaşı ağacı süsleme alışkanlığı taaa Sümerlilere ve onların Tammuz isimli tanrılarına dayanıyor.
Sümerliler için Tammuz hiçbir zaman tam olarak ölmez, sadece derin bir uykuya dalar. Bu uyku, gecenin gündüze galip gelmeye başladığı tarihe denk gelir. 21 Aralık yıl içerisinde en uzun gecedir ve inanışa göre bu tarihte Güneş tanrısı Tammuz “ölür”. Üç gün sonra ise gecenin kısalmaya gündüzün ise uzamaya başlamasıyla yeniden dirilir.
Sümerliler bu dirilişi 25 Aralık’ta kutlarlardı ve ağaçlarını süslerlerdi. Günümüzde ise bu kutlamalara Noel deniyor. Bu arada Sümerlerin ağaçlarındaki süsler, her türden meyveyi ve bereketi simgelerken ağacın kendisi ise Tammuz olarak düşünülüyordu.
Güneş tutulması uğursuzluktur
Eski kültürlere göre Güneş tutulması, Tanrı ve Şeytan’la ilgiliydi tabii ki. Hatta bazı durumlarda böylesi olayların olmasındaki en büyük etken, Tanrı’nın ve Şeytan’ın o sırada savaş halinde olmasıydı. Bazı kültürler tarafından bu olay ejderhalara bile bağlandı diyebilirim. Hatta bizde de depreme sebep olduğu söylendi. Anlayacağınız hiçbirinin bilimsel bir dayanağı yok tabii ki!
Nazar boncuğu
Ülkemizde ve dünyanın pek çok yerinde, en yaygın olan batıl inançlardan biri kötü enerjiden yani nazardan korunmak için nazar boncuğu kullanmaktır. O yüzden bu konuya biraz daha geniş yer verdim. Acaba nereden çıkmış bu mavi göz?
Nazar değme inancının kökeni Sümerler’e, Babiller’e ve Eski Mısır’a kadar uzanıyor. Her zaman da görmek ve bakışlarla ilgili bir inanç olarak karşımıza çıkıyor. Ruhun aynası olarak kabul edilen gözlerden çıkan kötü enerjinin vurucu bir güçle karşı tarafa zarar verdiği düşünülüyor. Açık renk gözlerin ve nedense hep de kadınların nazarının daha çok değdiği söyleniyor. Yine buradan yola çıkarak şekli gözü andıran her objenin insanı kötü enerjiden ve nazardan koruduğu iddia ediliyor.
Özellikle Eski Mısır’da “Osiris’in Gözü” ya da “Horus’un Gözü”, nazara karşı korunmak için en önemli figürlerdi. İnsan bu işte de İllüminati’nin parmağı var mı diye düşünmeden edemiyor. 🙂
Bizdeki nazar inancı ise Orta Asya’ya ve Şamanizm’e kadar gidiyor. Türkler, kötü bakışı engellemek için pek çok nesne kullandılar ama tahmin edersiniz ki bu objelerin başında yine nazar boncuğu geliyor.
Nazar boncuğunun başka bir hikayesi daha var…
Musevilik ve Hristiyanlık’ta önemli yeri olan bir efsaneye göre Tanrı, kadın ve erkeği aslında eşit olarak kilden yarattı. Yani kadını erkeğin kaburga kemiğinden var etmedi. Yarattığı ilk kadın da Havva değildi. Ondan önce Lilith isminde başka bir kadın vardı.
Eşit olarak yaratılan bu çift, bir süre cennette mutlu bir beraberlik yaşadılar. Fakat zaman geçtikçe çatışmalar yaşamaya başladılar. Adem, Lilith’ten daha üstün olduğunu iddia etti, Lilith de bunu asla kabul etmedi. O zamanlar çift terapisi diye bir kavram olmadığı için de ikili sonunda boşanmaya karar verdi. Ama ortada bir de şeytan var, hiç boş durur mu? Hemen Lilith’i kandırdı ve kendi karısı yaptı.
Adem çok üzüldü ve Tanrı’ya yalvardı. İşte, Adem’in kaburga kemiğinden yaratılan Havva, burada devreye girdi. Havva’nın tıpkı Lilith’e benzediği de söylenir bu arada. Her neyse! Onlar mutlu mesut yaşarken hala Adem’e aşık olan Lilith ise kıskançlık krizlerine girdi. Şeytan’dan aldığı bazı süper güçlerle yılan kılığına büründü ve cennete sızıp Havva’nın yasak elmayı yemesini sağladı. Ayrıca Adem ve Havva’nın çocuklarını öldürmeye başladı. Anlayacağınız ortalık epeyce karıştı.
Sonuç itibariyle bu iş böyle gitmeyeceği için bir anlaşma yapmanın zamanı gelmişti. Lilith, yaptığı kötülüklerden vazgeçeceğini söyledi ama bir şartı vardı: Adem ve Havva’nın bundan sonra doğacak tüm çocukları, Lilith’in işaretini taşımak zorundaydı. Eğer bunu yaparlarsa Lilith bu çocuklara dokunmayacaktı. Sizce bu işaret neydi? Tabii ki mavi bir göz yani nazar boncuğu!
İngilizce’de “Evil eye” yani “Şeytan gözü” denmesinin nedeni de işte bu efsane.
GELMİŞ GEÇMİŞ EN İLGİNÇ BATIL İNANÇLAR
Batıl inançlar konusunda gösterdiğimiz yaratıcılığı şu Dünya’yı daha iyi bir yer yapmak için gösterseydik kim bilir neler yapardık? Bakın, daha neler var neler…
# Uğur böceği üzerinize konarsa yıl boyunca uğur getirir. Ama kazayla üstüne basıp ezer veya öldürürseniz yandınız.
# Dikiş dikerken iğne kırılırsa şanstır.
# Köpekbalığı dişi boyna takılırsa büyük şans getirir.
# Makas elde ikiye bölünürse aşkta hüsran anlamına gelir. Elden ele verilirse de kavgaya delalettir. Aynı inanış bıçak için de geçerli.
# Mendil armağan etmek kötü şans getirir. Karşılığında madeni para almak gerekir aksi halde ayrılığı çabuklaştırır.
# Üç kez üst üste tükürmek nazarı bozar. Lamaları hiç nazar tutmuyor öyleyse diye düşünmeden edemiyorum. Yere tüküren terbiyesizler de bu kontenjandan mı faydalanıyor acaba?
# Terliğin tekinin ters dönmesi uğursuzluk sayılır. Hemen düzeltmek veya diğerini de ters çevirmek gerekir.
# Özellikle şampanya patlatılırken tıpanın isabet ettiği bekâr kişinin evleneceğine inanılır. Bunu bilseydik bekâr arkadaşlarımızı mantar delisi yapardık.
# Karasinek öğleden sonra veya akşamüstü vızıldarsa tez haber gelecek demektir.
# Sabahleyin örümcek görmek tüm günün kötü geçeceğinin göstergesidir.
# Yataktan sağ tarafa basarak inmek günün iyi geçmesini sağlar. Evden sağ ayakla çıkmak da uğur getirir.
# Gece tırnak kesmek şeytanı çağırır.
# Ortaçağ’da geceleri yarasanın çarptığı kişinin yedi vakte kadar bir vampirin saldırısına uğrayacağına inanılırdı. Dedim ya bu Ortaçağ’dakilerin kafası gerçekten güzelmiş.
# Anglosaksonların inancına göre gelinin arkasını dönüp attığı buketi kapan kız en kısa zamanda evlenir.
# Sarımsak vampirler için birebirdir. Ayrıca nazarı bozar ve mutluluk getirir.
# Uzakdoğu’da refahın ve mutluluğun simgesi olduğu için yeni evlilerin kafasına kafasına pirinç atılır.
Durun daha bitmedi…
# Evde 7 adet fil objesi bulundurmak refah ve şans getirir.
# Özellikle Güney İtalya’da sıpanın mafyaya karşı bir koruyucu özelliği olduğuna inanılır. Her köy evinde bir sıpa bulunur. Mafyayı tekmeleyerek ya da anırarak kovalıyor herhalde.
# Anadolu’daki bazı evlerde bir başak demetinin asılı olduğunu görebilirsiniz. Bunun sebebi ise yangın tehlikesini savuşturduğuna inanılmasıdır. Oysa çatır çatır yanar bence, neyse tartışmıyorum.
# Yine ülkemizde akşam öten horozun uğursuzluk getirdiğine inanılır. Erken öten horoz da pek sevilmez. Ne yapsın bu hayvancağız şimdi?
# İngiltere’de her ayın ilk gününde üst üste üç kez “beyaz tavşanlar” demenin o ayın güzel geçmesini sağlayacağına inanılır. “Kovalasın sizi tavşanlar” da diyebilirsiniz sanki! 🙂
# Yine İngiltere’de sonbaharda ağaçlardan düşen yaprakların şans getirdiği düşünülür. Kitap arasına sokuşturulan kuru yaprakların da sebebi bu olmalı.
# Fransa’da aynı kibritle üç kişi sigara yakarsa en genç olanın öleceğine inanılır. Çakmak olunca ne oluyor orasını bilemiyorum.
# İtalyanlara göre yatağın üzerine şapka koyulmaz. Çünkü bu davranış ölüm getirir.
# Uzak Doğu’da 4 rakamı uğursuzdur. Yine ölüm getirdiğine inanılır.
# Rusya’da evin içinde ıslık çalmak uğursuzluktur. Aynı inanışı bizde de görebilirsiniz.
# Afrika’da albinoların yani beyaz saç ve beyaz tene sahip olan kişilerin büyücü oldukları düşünülür.
# Ruanda’da kadınlar keçi eti yerlerse sakallarının çıkacağına inanırlar.
# Hindistanlılar perşembe ve cumartesi günleri tırnak kesmenin uğursuzluk getireceğine inanıyorlar.
# Brezilya’da çantayı veya cüzdanı yere düşürmenin şanssızlık getireceği düşünülüyor. Ülkemizde ise aynı şekilde çanta yere konursa bereketinin kaçacağı söyleniyor.
# Japonya’da fırtına tanrısı Raijin’in geceleri göbeği açık çocukları yiyeceğine inanılıyor. “Üşütürsün ve gaz olursun!” demenin değişik bir yolu sanırım.
Tüm bu batıl inançlara göre şansa yaşıyoruz gerçekten, sizce de öyle değil mi?
Güzel bir yazı olmuş elinize sağlık…
Çok teşekkür ederim, beğenmenize sevindim, sevgiler 🙂